Wednesday, February 1, 2012

dosya


Sorun çözmek, sıkıntılı mı? Boşversene hangi sorunu çözebiliyorsun ki? Varacağın sonuç yeni sorunlar yaratacak. Hayatın şartı bu aslında. Boş oturmayı beklemiyorsun herhalde. Düşündüğün sürece sorunlar çıkacak çünkü döngü de hayatın şartı. Bazen hiç beklemediğin şeyler acaip dengeni bozuyor. Sadece orada oturuyor oluyorsun ama. Takıntılı yaratıklarız, bu yüzden özgür kalmamız mümkün değil hiçbir zaman. Sadece dengeni tekrar kurmaya çalışmak bile takıntı. Derler ya "kaybedecek birşeyinin kalmaması özgürlüktür" diye, özgür kalmak için kasıtlı kaybetmek nedir peki? Fight Club'tır tamam. Ama filmde değiliz unutma. Gidip de evini yakamazsın gerçek hayatta. Onun yerine sağlığına dikkat etmezsin kolayca hasta olabilmek için. Sıkıldığın sevgilini çok seviyor gibi yapıp fazla üstüne düşersin, senden onun ayrılmasını sağlayıp başına dert olmaması için. Zayıf kalırsın güç gerektiren işleri yapamamak için. Herkesin konuştuğu yerde suskun kalırsın, nasıl olsa kimse kimseyi dinlemediği için. Sevmediğin oyunu her seferinde kasıtlı kaybedersin, seni illaki yenmek isteyenden kurtulmak için. Buna katılıyorum pasif kalarak özgürlüğe ulaşabilirsin. Ama benim aslen düşüncem kimseye aslında ne istediğini göstermek zorunda olmamak özgürlüktür. Yaşantımızın mühendisliğini yapamıyoruz, çünkü tesadüf denen garip bir yaratık var. Bütün bu sorunların kaynağı. Kafanın tesadüfü yakalamak üzerine çalıştığını anladığın anda herhangi bir harf, yazı, nota, şekil, işaret, taş parçası, su, şu, bu, sorunun merkezi oluveriyor ve onu çözmeye çalışmaktan başka hayatının anlamı kalmıyor. Anlatıyorum falan filan ama nasıl yapıp da beceriyorum ve iyi başladığım herşeyi her seferinde bir anda bok etmeyi becerebiliyorum? En büyük sorunum bu. Özgürlüğün anlamı olarak nitelediğin şeyi yapmaktan vazgeçtiğin anda içinden çıkamayacağın kadar karmaşıklaşıyor çözmeye çalıştığın sorun. Sonunda elinde hiçbir şey kalmıyor uzun uzun cümlelerden başka.

No comments: