Günlük hayatta saf ve temiz duygularla "güzel olsun" diye hazırlanmış birşeyle karşılaşamazsınız.
(Firma ismi vermeden) Otobüse binersiniz. Kulaklıklı ve yarım metre önünüzdeki televizyonunuz açıktır. Rastlantı ki yanınıza da kimse oturmamıştır. Tüm yolu rahat rahat film seyrederek gitmeyi hayal edersiniz. Kahveniz de gelir. Gerçekten tadı iyi. Kahve, krema, şeker ve karıştırıcı poşetlerinizi özenle iç içe sokarak çöpe hazır hale getirip bacak bacak üstüne atar kahvenizi içersiniz.
Mola verilir. Mola sonrası yerinize geldiniz ve host servise başlar. Kahve, kremalı ve iki şekerli lütfen dersiniz artist artist. Host bunları verirken araya bir de laf sıkıştırırsınız, artık keyfin vakti gelmiştir. "Televizyonda dizi seyretmek yerine bir film seyretsek daha iyi olmaz mı?". O anda yazının ilk cümlesi devreye girer. Host cevap verir; "Görüntüsü bozuk olmadığı takdirde uyduyu kapatmamız yasak". (Muhtemel bir sponsorluk anlaşması). Dengeniz bozulur. Kahveyi dökmeye çalışırken poşeti bardağa düşürürsünüz, karıştırırken masaya ve pantolonunuza sıçratırsınız. Şeker poşetinin yarısını masaya dökersiniz, poşetleri katlamayı beceremezsiniz ve hepsi masaya yayılır, bacak bacak üstüne atmak yerine kahveyi sırtınızı yaslayamadan kambur durarak bitirirsiniz. Kahve de acıdır. Yazıyı yazmak için açtığınız ışık da kıllık yapar ve ancak 3 denemede kapanır. Bu son cümleyi de karanlıkta yamuk yumuk yazarsınız.
No comments:
Post a Comment