"Dikkat çekmemek". Hayatın en önemli gereksinimi bu işte.
Şu halimden çok memnunum. Gece saat 03.05, İstiklal Caddesi'nde AKM'nin yanındaki dolmuşlara doğru yürüyordum bu gece. Önümde bir adam gidiyordu. 3m kadar önümde. Başka bir adam ona yaklaştı ve bişey dedi. Kulağımda mp3 playerım olduğu için duymak gibi bir durumum söz konusu değil tabiki(İlgili okura not: o anda Radiohead - 15 Step çalıyordu) Her ne dediyse adam 5m daha yürüyüp geri döndü ve kendisine bişey söyleyen adama tekme yumruk girişti. Ciddi ciddi kavga ettiler. Muhtemelen bu adamlar birbirlerinde bişey farkettiler. Sonuçta birbirlerini farkettiler ve iletişime geçtiler.
Hata bu işte. Bilmediğin biriyle iletişime geçmek; her daim belanın adresi bu. Bilmediğin birinin seni farketmemesini sağlamak muhteşem bir kamuflaj.
Şu halimden çok memnunum. Dikkat çekmemeyi öğrendiğimi biliyorum artık. Rahatlıkla "iletişim problemi" denebilir aslında bu duruma ama "savunma mekanizması" da demek son derece olağan olur -ki ben öyle diyorum. Biraz g*tü kalkıklık gibi olacak ama gittiğim her ortamda hemen hemen 3-5 kişinin "serdarcharliebrown"u tanıdığının farkında oluyorum. Aslında görüyorum onları. Bir şekilde iletişime geçmişler serdarcharliebrown'la. Ama "serdar"ı tanımıyorlar. Bu da da çok güzel gelmeye başladı. Underground kavramı eskidiyse bu duruma inweb falan diyebiliriz. Orada olup da olmamak çok güzelmiş.
(Bu gece bunları düşünmeme yardım ettikleri için Peyote'ye, Opal'e ve Akın Çalap'a teşekkürler.)
No comments:
Post a Comment